Yusuf Demirtaş 01.10.2015 - TOBB ETÜ MED YK Başkan Yardımcısı

TOBB ETÜ İşletme Bölümü 2013 mezunumuz ve TOBB ETÜ MED Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Sayın Yusuf Demirtaş’ı TOBB ETÜ MED röportajlar dizimizin konuğu olarak ağırlamaktan keyif duymaktayız.  

Sizi daha yakından tanımak isteyen mezunlarımız ve öğrencilerimiz için biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Yusuf Demirtaş kimdir?

Çocukluğumdan beri hep bir şeyler çizerdim ben. İlkokul çağlarımda her erkek çocuğun hayali olan kırmızı arabalarla başladım ve ortaokul yıllarımda basit karikatürler çizerek devam ettim. Liseye geldiğimde evler ve binalar çiziyordum. Üniversitede ise logolar ve daha güncel kullanıma yönelik şeyler çizmeye başladım ve hepsine isimler verdim, hikayeler yazdım. Pek çoğuna da kıyıp atamadım. Kimisi kapkaranlık kömürlükte çürürken, kimisi bir kitabın ya da defterin arasından fırlayı veriyor. Aslına bakarsanız ben gelişim hikayemi, her insanın yaşam döngüsünün orta yaşlara kadar olan kısmını kağıda dökmüşüm: Çocukken oyuncaklar, biraz daha büyüdüğümde insanlar ve diyaloglar, biraz daha büyüdüğümde yaşamı ve en son ise iş hayatımı. Liseye giderken hep mimar olmak istemişimdir. Gerçi hala da istiyorum ama hocalarımın yanlış yönlendirmeleriyle hedeflerimden vazgeçmişim o zamanlar ve en büyük pişmanlığım olarak da halâ bunu söyleyebilirim fakat bir gün bu bölümü okuyacağımı hayal ediyorum eğer ki yeni bir şeyler çizmezsem :)  

Girişimci ruhunuzun tohumları lisans eğitimi gördüğünüz TOBB ETÜ’de atıldığını söyleyebilir miyiz?

Aslında Y kuşağına genel olarak bakarsak “girişimci ruhu” bu kuşağın en önemli parçası diyebilirim. Risk almayı seven, sınırları zorlayan, girişimci kuşak. Teknolojinin hızla gelişmesi X-Y kuşağı arasında kocaman bir uçurum açtı. X kuşağının deyimiyle “tırnaklarıyla kazıyarak” bir noktaya gelen neslin rahat büyüyen çocuklarıydık aslında. Tıpkı onların dedikleri gibi kıtlık, zorluk görmedik pek fazla hayatımızda. Bu yüzdendir ki rahatça risk alabiliyoruz. Galiba benim de girişimciliğim bu cümlelerden ibaret. Fakat ben ülkemizin kalkınması adına en çok Y kuşağından ümitliyim, ekonomiyi iyi yönettikleri sürece. Her zaman bu kuşak ayrımını belirtmek için anlattığım kısa bir hikayem vardır. Babalarımızın ilk sorusu “Bize ne kadar?” olurken bizlerin sorusu “Bize ne katar?” şeklindedir. Yani bir harfin yumuşamasıyla aslında katı olan tüm fikirler, hayaller, planlar esneyerek daha global ve vizyoner bir forma bürünüyor.  

Dört yıldır 7Punto Tasarım ve Matbaacılık firmasında Genel Müdürlük yapmaktasınız. Genel Müdürlüğünü yapmakta olduğunuz firmayı yönetmenin avantaj ve dezavantajlarından bahsedebilir misiniz?

Makamın aslında pek bir değeri yok hayatımda. Önemli olan karşıdaki kişinin sizi kafasında nereye oturttuğudur. Ama maalesef yirmili yaşların başında yönetici koltuğuna oturuyorsanız karşınızdaki kişiler tarafından küçük görülme, umursanmama ihtimaliniz de bir o kadar yüksek oluyor. Bu durum o kadar çok başıma geldi ki bir seferinde global bir firmanın iş teslimi için gittiğimde “geri kalanını Yusuf Bey ile hallederiz biz.” cevabını aldığımda aslında kartvizitinizde yazan bir “genel müdür” ibaresinin pek çok şeyden daha üstün olduğunu anladım. Kartvizitimi uzattığımda ise özür dilenmesinin ise artık çok fazla bir önemi yoktu. Yani aslında ticaretimizde bilgi, deneyim ve kalite ne zaman unvan, tanıdık ve dürüstlükten üstün gelirse o zaman ben kartvizitimdeki unvan kısmını kaldıracağım. 7Punto Tasarım ve Matbaacılık 25 yıllık bir aile şirketi. Sıfırdan başlayarak bugün pek çok kurum ve kuruluşa iş yapar hale geldi. Ben üniversite üçüncü sınıfa başladığım yıllarda çalışma hayatıma başladım ve bu da hayatımda verdiğim en iyi karar bence. Çünkü öğrendiğimin gerçek hayattaki karşılığını, uygulanabilirliğini ve pek çok şeyi burada öğrendim. Bugün ilk günlerimi düşündüğümde aslında kendimi fazlasıyla geliştirdiğimi görüyorum bu da beni daha fazla çalışmaya heveslendiriyor. Aslında belirli kalıplara oturmuş bir firmayı yönetmenin dezavantajları çok fazla olmaz ama tabi ki en çok zorlandığım nokta, yeni işe başlayan bir yönetici için, personel yönetimidir kesinlikle.  

2015 yılının Haziran ayında Jargon Creative Media Design Office şirketini kurdunuz. İki ayrı firmayı yönetmenin vermiş olduğu yorucu iş temponuzdan şikayetçi misiniz?

Mimarlık hayalime ulaşamayınca seçtiğim yeni hayalimdi aslında bir reklam ajansı kurmak. Üniversite yıllarımdan beri hep reklamcılık sektörünü, neler yaptıklarını, nasıl yaptıklarını takip ederdim. Detaylara her zaman dikkat eden, farklı olmayı seven bir yapıya sahip olduğumu düşünüyorum. Üniversite yıllarımdan itibaren bu alanda pek çok araştırma yaptım. Yerli, yabancı sektörel dergi ve kitapları inceledim. Seminerlere, festivallere katıldım. Dört yıl boyunca da ilgili alanda tecrübe kazanınca artık zamanı geldiğini düşündüm. İki ayrı firmayı hâlâ yönetsem de 7Punto tarafında babamın halâ aktif olması benim işlerimi fazlasıyla rahatlatıyor. Yorucu iş temposuna gelince yatmaktansa koşmayı tercih ederim. Çünkü dinamik bir iş hayatı hem keyif verici oluyor hem de gününüzün nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ne kadar yoğunluk varsa o kadar keyif alıyorum işimden ve inanın yorulduğumun farkına yatağa girince varıyorum.
   
İş temponuzun yanı sıra eğitiminizi Başkent Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde Yüksek Lisans yaparak devam ettirmektesiniz. Bu bölümde Yüksek lisans yapmak isteyen mezunlarımıza aktarmak istediğiniz düşünceleriniz var mıdır?

Aslında eğitim hayatını pek sevmeyen bir insandım. İlkokuldan üniversite bitene kadar hep eğitim hayatının bitmesini istedim. Derslerine çalışmayan öğrenci oldum hep. Üniversite bittiğinde sosyal medyadan “sonunda eğitim hayatı bitti” paylaşımları yapmıştım. Fakat olgunlaştıkça, yeni bir şeyler yapmaya başladıkça, yeni insanlar tanıdıkça eksik yönlerinizi çok kolay keşfediyorsunuz. Bu eksikliğe bir de eğitim hayatından gelen boşluğa düşme hissi eklenince o boşluğu yeniden doldurmaya karar verdim. Yüksek lisans için önce bölüme karar vermem gerekiyordu ve işimle alakalı olanını seçtim. Daha sonra ise üniversiteye karar verdim. Aslında Türkiye ve Dünya’daki pek çok üniversite ve benzeri bölümleri araştırdım. Mezunlarını araştırdım. Yurtdışını çok istememe rağmen iş hayatından dolayı gidemedim, aynı şey Ankara dışı için de geçerliydi. Dolayısıyla kendime en uygun yeri Başkent Üniversitesi olarak gördüm. TOBB ETÜ’de böyle bir bölüm olması gerektiğini de çokça dile getirdim. Fakat şu anda çok memnunum ve sanki eğitime yeni başlamış gibi de heyecanlıyım. Kendini halkla ilişkiler, reklamcılık alanında geliştirmek isteyen mezunlarımıza kesinlikle önerebileceğim bir bölüm. Çünkü ilk dönemin sonunda şunu fark ettim ki bilmediğim pek çok şey, tanımadığım pek çok insan varmış. Öğrendikçe günümün dolu dolu geçtiğini hissediyorum. Bir de şöyle bir hayale sahip oldum. TOBB ETÜ’de bu alanda ders vermek. Umarım bir gün gerçek olur.   

Akademik kariyeriniz dışında özel hayatınızda vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yoğun tempo içerisinde kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Genelde arkadaşlarım çok rahat bir yapıya sahip olduğumu söylerler. Söylediklerinde de haklılar diye düşünüyorum. Stres insanın iş hayatının, aile hayatının, sosyal yaşamının dengelerini bozan ve maalesef her gün defalarca yakalandığımız bir hastalık. Dolayısıyla günlük yaşamda herkesin en çok dikkat etmesi gereken unsur. Ben elimden geldiğince stresli anlarda bana stres yaptıran ne ise onu bırakıp o an yapmak istediğim şeye yöneliyorum. Bu bazen bir dost ziyareti, bazen sessiz bir mekanda kahve içmek, bazen arabaya binip müziği son ses açıp boş boş gezmek olabiliyor ama sonunda tekrar işime döndüğümde çok daha keyifli bir şekilde, daha rahat düşünerek işimi halledebiliyorum. Bazen gündüz büyük molalar verip gecelere kadar çalışıyorum ama kendime her zaman vakit ayırıyorum. Bunun için gerekirse işimi yarım da bırakıyorum. Bu da en çok eleştirildiğim nokta aslında :) Fakat içinde bulunduğunuz anı mutlu yaşamıyorsanız gelecek planları yapmanızın da bir mantığı yok. Sonuçta mutluluk bir dengeden ibarettir. Önemli olan o dengeyi sağlayabilmektir.  

TOBB ETÜ MED Yönetim Kurulu Sayman Üyesi olarak mezunlarımız ile paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

Bugün yeniden bir üniversite tercihi yapacak olsam yeniden TOBB ETÜ yazardım. Hatta sadece TOBB ETÜ yazardım. Maalesef “Bir daha TOBB ETÜ’nün önünden bile geçmem.” diyen arkadaşlarım var ama ben her zaman şunu söylemeye çalışıyorum onlara: Burası artık kimliğimizin bir parçası. Bugün olduğu gibi yirmi yıl sonra da öyle olacak. Umarım o gün geldiğinde düşünceleri değişir ve gururla bahsedeceği bir üniversitesi olur. Umarım TOBB ETÜ MED binlerce mezununu bir araya toplayan bir kurum haline gelir. Umarım TOBB ETÜ’lüleri çok daha güzel yerlerde çok daha fazla görürüz. Umarım yirmi yıl sonra bu satırları okuduğumuzda üzerine ekleyeceğimiz, iyileştireceğimiz çok tecrübemiz olur. Başarı mutluluktan geçiyor. Tüm mezunlarımızın hayatları boyunca mutluluk dengesini en iyi şekilde kurmasını diliyorum.  

Yusuf Bey, akademik kariyerinizde ve çalışma hayatınızda başarılarınızın devamını temenni eder, bizlerle gerçekleştirmiş olduğunuz keyif dolu röportajınız için teşekkürlerimizi sunarız.