İlker Yaz 04.04.2014

Merhaba İlker, bizimle bu görüşmeyi yapmayı  kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz. Öncelikle kısaca kendini tanıtabilir misin?

Merhaba, ben teşekkür ederim. Kısaca, 2005 yılında TOBB ETU Bilgisayar Muhendisligi bölümünde eğitimime başladım, 2010’da mezun oldum. Şimdi ise Microsoft, Redmond’da Yazılım Geliştirme Mühendisi olarak çalışıyorum. 

Mezun olduktan sonraki süreci anlatabilir misin, Microsoft’ta işe başlayana kadar neler yaptın?

Bilkent Üniversitesi’nde yükseklisans yaptım, oradan da 2012 yılında mezun oldum. Google Summer of Code’a katıldım, yükseklisans bittikten sonra orda (Summer of Code) calıştığım açık kaynak projenin destekleyici şirketinde birkaç ay uzaktan çalıştım.


Ne zamandır Microsoft’ta çalışıyorsun?

3 ay kadar oldu.

Peki Başvuru/Mülakat sürecinden biraz bahseder misin?

Güzel bir süreçti. Önce bölümden arkadaşım Göktürk kabul aldı. Girdigi iki mülakata da (biri büyük biri küçük mülakat) benim eve 5 dakikalik yürüme mesafesindeki MS ofisinde girdi, kabul aldı. Sonra ben de başvurdum. Küçük mülakatı telefonla, büyük mülakatı Dubai’i de yaptım. Soru soruyorlar, tahtaya kod yazıyorsun mükemmel olmak zorunda değil mantıklı şeyler söylesen yetiyor herkesin dediği gibi.Dubai’de güzel oldu aslında, bizim bölümün güzel insanlarından Hasan Abi bir şeyimizi eksik etmedi, gezdirdi (gezmedik şaka), gerçi daha çok her zamanki gibi muhabbet ettik, baya gülüp eğlendim sağolsun.

Mülakatı biraz daha ayrıntılı anlatır mısın? Yani nasıl başvurdun nerden öğrendin, kaç kişi vardı mülakatta kaç dk sürdü nasıl sorular vardı? vs.

Aslında Microsoft’un websitesinden CV gönderilerek başvurulabiliyor. Yani öyle belli bir zamanı yok. Ama tabi Türkiye’deki mülakata denk gelmek daha rahat olur. Onu kim nerden öğreniyor bende bilmiyorum, eğer haberim olursa zaten bizim bölüme de Mezunlar Derneği’ne de mail atarım. Küçük mülakat 1 saat kadar sürüyor, telefonda oldu benimki. Açıkçası yüzyüze görüşmeyi tercih ederim, en azından iyi olmayan İngilizceyi beden dili ile destekleyebiliyorsun, ben telefon görüşmesinde de el kol birşeyler yapıyordum anlatırken, iyi ki görmüyordu kimse. Büyük mülakat 5 saat kadar sürüyor. 5 kişiyle 45-50 dakikadan görüşmeler yapıyorsun. 5 kişi sadece seni beklemiyor tabi, 5 tane de başvuran var, döne döne görüşmeler yapılıyor. Her 50 dakikalık görüşme sonu bir odaya topluyorlar, orda da başka biri iş yerini / şehiri / Microsoft’taki imkanları anlatan ufak sunum yapıyor, onu zaten dinlemiyorsun, o kafayla “evet ne varmış şehirde aaa kayak yapılabiliyor muymus” diye kimse ilgilenmez gibi geliyor bana. Yine dediğim gibi bu interview’de ne sordular kısımları web’de mevcut. Tek verebileceğim tavsiye ‘tahtaya kod yazdıracaklar zor oluyor gitmeden kagıt üzeri alıştırma yapın’ önerilerini ciddeye almaları, ben almamıştım pek. Zor oluyormuş açıkçası hissiyatı değişik gerçekten. O uyarıyı ciddiye alabilirler. Tabi interview’e gelmek için CV’de gösterebilecek birşeyler olması lazım. Ufak tefek proje yapmak en önemli şey diyebilirim, hem de en zevkli olan şey bilgisayar mühendisliginde. Hem sen seçiyorsun konuyu, hem büyük projenin karmaşası yok, o yüzden güzel oluyor. CV’yi de sade tutmakta fayda var, zaten öyle Türkiye’deki bazı şirketler gibi biz bu 110 programla dili / geliştirme ortamı vs. çok iyi bilen insan arıyoruz gibi değil, ben bir programlama dili biliyorum desen de olur. Tekrar eklemek istiyorum, MS’e girmeyi amaç haline getirip geleceği ona göre geleceği şekillendirmeye çalışmak saçma olur. İlgi alanın neyse ona çalışır onla ilgilenirsin. Mesela Google Summer of Code diye bir proje var. Orda herkes kendi ilgi alanına göre proje bulabilir. Gerçi bizim okulda okuyan için zor olabilir, çünkü yazın tüm zamanını bir projeye yatırabilecek olman gerekiyor. Haliyle bu ancak yaz dönemi ortak eğitime denk gelirse ve okulda bu Summer of Code projelerini ortak eğitimden sayarsa gerçekleşebilir. Aslında Bilgisayar Mühendisliği bölümü böyle bir düzenleme getirse, ve de öğrencileri teşvik etse güzel olabilir (bilmiyorum belki yapmışlardır bile).

Sana sunulan imkanlardan bahsedebilir misin?

Güzel imkanlar. Onları paylaşmam yasak :p Kafanda para konusu olmadan tek kişi rahat yaşanabilir sağlanan imkanlarla. Yani iyi iyi imkanlar iyi :)

Pozisyonunun seni zorlayan bir yanı var mı?

Burası için midir sadece bilmiyorum ama herkes bir yanlız kurt havalarında takılıyor, takım ruhu, beraber gelişme / geliştirme / paylaşma eksik. Herhalde şirkete baya bir masraflı oluyordur bu durum, tabi yeni girenin hali daha içler acısı.

Ortak eğitimlerinin şuanki iş hayatına ne gibi etkileri oldu peki?

Okulu (bölümü) gerçekten severdim, hele ki başka bir okulu da gördükten sonra bizim okulun özellikle hocaların (zaten üniversite ~= hocadır benim gözümde en azından) değeri iyice belli oldu. Ortak eğitimden de gayet memnundum, ‘ aa ilerde böyle olacakmış’ dedirtiyor insana ona göre düşünebiliyorsun, malum üniversite zamanları insanın çok ciddi olduğu zamanlar değil, ortak eğitim biraz kendine getiriyor insanı. Ama hiçbir şeyden mucize beklememek lazım, bu okula gidersem süper olur, şurda ortak eğitim yaparsam süper olur vs, öyle birşey ben görmedim, ne yaparsan kendine.

Seni örnek almak isteyen mezunlarımıza ne önerirsin?

Ne yapmak istiyorlarsa yani içlerinden ne geçiyorsa onu yapsınlar diyebilirim. Zaten üç aşagı beş yukarı sonuç aynı oluyor. Yani işin sonunda en azından ben bunu istemiştim bunu yaptım diyebilsinler, ki bence önemli birşey bunu diyebilmek.

Her şey güzel, hayallerin için çabalamış, karşılığını da almaya başlamışsın. Peki bundan sonra hedefin ne? 5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun gibi mesela?

Çok düşünmedim, biraz birikimim olabilirse işi bırakıp bir girişimcilikte bulunmak isterim, gerçi hiç sanmıyorum yıllardır aynı şeyi diyorum, hiç heyecan verici ve para kazandırıcı bir fikrim olmadı, genelde olursa ayrı ayrı oluyorlar (ya heyecan verici ya para kazandırıcı), gönül istiyor ki beraber olsunlar.

Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun?

Bülbül’ün de dediği gibi, hiçbir yer kendi ülken gibi olmuyor galiba. Bunu düşündükçe aklıma bölümden Oğuz Ergin Hoca’nın anlattığı bir benzetim geliyor, yanlış hatırlamıyorsam ona da kendi hocası söylemişti. Tam lafı hatırlayamıyorum ama yurtdışında başarılı olanları zambak çiçeklerine benzetmişti (sanırım ‘oraya gidersiniz başarılı olursunuz çok da iyi olursunuz, zambak çiçekleri gibi açarsınız, ama kökünüz olmaz’ gibi bir şeydi). Benim büyük bir başarım olduğundan filan değil kesinlikle ama benzetim daha bir güzel geliyor şimdilerde.