Asena Kibar 01.12.2015

TOBB ETÜ Mezunlar Derneği’nin röportajlar dizisinin Aralık ayı konuğu TRT Haber Ekonomi Muhabiri Sayın Asena Kibarla keyif dolu bir röportaj gerçekleştirdik. Sayın Kibar kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Öncelikle bu platformda bana da yer verdiğiniz için teşekkür ederim. 1 Ocak 1988’de Ankara’da doğdum. Ancak, aslen Rizeliyim. Karadenizli olmanın ayrıcalıklarını da hayatım boyunca gördüğümün altını çizmek isterim. Anne-baba-çocuk olarak çekirdek bir aileye sahiptim. Evlendikten sonra ise ailem eşimle birlikte biraz daha büyüdü. Bu kadar hızlı atlamadan biraz da okul hayatımdan bahsedeyim. Anasınıfına ODTÜ Geliştirme Vakfı’nda başladım. Liseyi bitirene kadar da yine ODTÜ Koleji’nde okumaya devam ettim. Üniversite hayatım ise TOBB ETÜ’de geçti. Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdim. Kimi zaman zorlu, kimi zaman da eğlenceli vakitler geçirdim TOBB ETÜ’de. Hayatımın en kritik dilimleri de yine TOBB ETÜ vardı. En önemlisi de çok severek yaptığım işime TOBB ETÜ sayesinde başladım.    

Neden TOBB ETÜ?

TOBB ETÜ’de okumak hiç aklımda yoktu. Yeni kurulmuş ve henüz hiç mezun vermemiş bir okulu tercihlerim arasına konduramıyordum. Tercih döneminde gittiğim birçok dershanenin hocası da tavsiye ediyordu. Ancak, aklımda hem hukuk okumak hem de daha eski, “oturmuş” olarak nitelendirebileceğimiz bir okulda okumak vardı. TOBB ETÜ ise o zamanlar hem Hukuk Fakültesi’ne sahip değildi hem de daha mezun vermemiş bir okuldu. Yine de ailemle birlikte okulları gezerken babamın isteği ile gezmek için TOBB ETÜ’ye gittik. Ana kapıdan girdiğimizde etkilendim TOBB ETÜ’den. Gezdiğim diğer okullardan mimari olarak çok farklıydı. Sınıfları, amfileri gezdikçe beğenim daha da arttı. Ama TOBB ETÜ’yü tercihlerim arasında yazmamdaki asıl sebep yine de babamın “Burada okumanı çok isterim” sözü oldu. Hukuk olmamasına rağmen 3’üncü tercihime TOBB ETÜ Uluslararası İlişkileri yazdım. Sonuçlar açıklandığında ise ağlamaktan kendimi alamadım. Ancak, bugün iyi ki TOBB ETÜ’de Uluslararası İlişkiler okumuşum diyorum.  

Asena Hanım TOBB ETÜ’den önceki sosyal hayatınız ile ilgili bizlerle neler anlatmak istersiniz?

Ana sınıfından başlayarak birçok sosyal aktivitede bulundum. Bir sene buz pateni, 5 sene bale, 3 sene modern dans yaptım. Ortaokulda 2 sene kendi okulumun masa tenisi takımında lisanslı oynadım. Lisede de basketbol oynadım. Okulla birlikte elimden geldiğince birçok aktivitede yer almaya çalıştım.  

TOBB ETÜ’nün Ortak Eğitim Modeli hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

TOBB ETÜ’nün öğrenciler tarafından tercih edilmesindeki en büyük nedenlerden biri Ortak Eğitim Modeli’dir. Yaptığım Ortak Eğitimlerden birinden iş teklifi almış, başka birinde ise bitimi sonrasında işe girmiş biri olarak bir okul için olabilecek en ama en faydalı model olarak değerlendirebilirim. Tabi gittiğiniz her stajdan sonra bir iş teklifi beklemek doğru olmaz. Burada öğrencinin de kendini göstermesi çok önemli. Neticede TOBB ETÜ, öğrencinin arkasında duran bir marka ama herkes kendini yaptıklarıyla kanıtlayabilir. Ortak Eğitim Modeli’nin bir diğer faydası da; firmalar arasındaki işleyiş farkını görebilmek. Ayrıca, herkes çocukluğundan beri hayal ettiği mesleğin gerçekte nasıl olduğunu görmek ister. Ortak Eğitim Modeli bunun için çok büyük bir fırsat. Belki de yıllarca hayalini kurduğunuz şirket, firma veya pozisyon sizin için uygun değil. Sonuçta manavdan elma seçmiyoruz, hayatımızın sonuna kadar yapacağımız işi seçiyoruz. Ve kimse sevmediği bir işte çalışmak istemez.  

Stajlarınızı hangi kurum veya kuruluşlarda gerçekleştirdiniz? Edindiğiniz tecrübeleri iş yaşamınızda aktif olarak kullandığınızı söyleyebilirsiniz?

İlk stajımı Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği’nde yaptım. Derneğin Başkanı olan Prof. Dr. Mustafa Aydın o dönemde okulumuzun Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı idi. O dönem boyunca sabahları belli gazeteleri tarayıp dış ilişkiler üzerine yazılan haberleri derliyordum. Bu sırada birçok gazetede önemli köşe yazarlarını okuma fırsatım da oluyordu. İkinci stajımı ise TAV Esenboğa Havalimanı’nda Basın ve Halkla İlişkiler Birimi’nde yaptım. İş hayatı anlamında birçok şeyi orada öğrendim. Orada çalıştığım sürece hiç “stajyer” olarak görülmedim. Diğer çalışanlardan ayrılmadım. Çok saydığım ve sevdiğim müdürüm Cemal Kabadayı, her zaman bana güvendi ve sorumluluk verdi. Birçok organizasyonda yer aldım. İş hayatında insan ilişkilerinin nasıl olduğunu öğrendim. Üçüncü ve son Ortak Eğitimimi TRT Türk'te yaptım. TRT Türk mesleğe de ilk adımımı attığım yer olduğu için bendeki yeri çok ayrı. Okulun Ortak Eğitim programı haricinde de kendi inisiyatifimle bir yaz tatilinde Habertürk TV’de staj yaptım. Ayrıca, İngiltere’de kaldığım 5 haftalık bir sürede de garson olarak bir cafede çalıştım.  

Mezuniyetinizden sonra neler yaptınız?

TRT Türk’te çalışmaya devam ettim. Ortak Eğitim bittikten sonra 11 ay daha TRT Türk’te ücretsiz olarak çalışmaya devam ettim. Yukarıda da bahsettiğim gibi TRT Türk’te çok fazla şey öğrendim, yeri bende çok ayrıdır. Hani gazeteciler hep anlatır ya “mesleğe en dipten başladım, çay-kahve taşıdım”. İşte ben de haberci olabilmek için hiç gocunmadan çay-kahve taşıdım. TRT Türk’te önce dış haberlerde, ardından iç haberlerde ve sonrasında da bir ekonomi programında çalıştım. Sabırla çalıştığım 11 aylık süre sonunda da işe alındım. İşe alındığımda hem muhabirliğini de hem de editörlüğünü yaptığım Ekonomi Dünyası programında çalışmaya devam ettim. Akabinde TRT’nin haberlerinin kalbi olan Merkez Haberler birimine ekonomi muhabiri olarak transfer oldum. Bir yıldan fazladır TRT Haber’deki ekonomi muhabirliği görevimi sürdürmekteyim.       

Sizin görevinizde çalışmak isteyen mezunlarımız için neler söylemek istersiniz?

Habercilik masa başında yapılacak bir iş değildir. Gerçek bir haberci sahada olmalıdır. TRT Türk’te de sahada yer aldım ama orada daha çok program üzerine çalıştığım için sahaya asıl TRT Haber’de çıktım demem daha doğru olur. Sahada hem başka muhabirlerle iç içe olursunuz hem de farklı alanlarda birçok kişi ile tanışırsınız. Habercilik çevre yapmaya yarayan ender işlerden biridir. Ayrıca, başka işlerde çalışırken o kadar kolay göremeyeceğiniz ya da dinleyemeyeceğiniz konuşmalara şahit olursunuz. Hatta gözünüzün önünde tarih yazılır, siz de o tarihi aktarırsınız. Yaşadığımız dönem ileride Baskın Oran’ın Türk Dış Politikası 4 kitabında yer alacak. Ben orada yazacakları bugün kaleme alıp izleyiciye aktarma şansına sahibim. Haberci olmak o tarihin içinde yer almaktır. Andy Warhol’un bir sözü vardır; “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacaktır”. Ben ekrana çıktıktan sonra beni kim izledi, kimler beğendi diye düşünmüyorum. Beni kimler dinledi, anladı diye düşünüyorum. Anlattıklarımı doğru aktardım mı, izleyici doğru yerinden anladı mı diye düşünüyorum. Bir haberci için ekrana çıkmak “ünlü” olmak demek değildir. Haberci olmak tatil yapamamak demektir. Bayram, yılbaşı, resmi tatil, kar tatili diye bir şey yoktur haberci için. Gece gündüz yoktur. Sabahın 5’inde aranıp “7’de işte ol” sözü bir haberci için garipsenecek bir şey değildir. Herkes akşam evinde ailesiyle yemeğini yerken haberci görev yerinde ana habere bağlantı yapmak için bekler. Yazı kışı yoktur. Soğuk sıcak bilmez. Gittiğiniz görev yerinde çalıştığınız kanala karşı antipati duyan kişilerce tepki görebilirsiniz. Hatta, mikrofon başlığınızı saklayarak anons çekersiniz. Canınızı tehlikeye atarsınız. Habercilik fedakarlık ister, habercilik sevilmeden yapılmaz.  

Mesleğiniz gereği hangi şehir ve ülkelerde bulundunuz? Gittiğiniz yerlerle ilgili bizlerle neler paylaşmak istersiniz?

Bu meslekte en çok etkilendiğim olay 10 Ekim’de Ankara tren garında meydana gelen patlamadır. O zaman ben görevli olarak GAP İdaresi ile Antep, Urfa ve Mardin’e gitmiştim. 7 Haziran seçimleri sonrası ve 1 Kasım seçimleri öncesi terör yeniden tabiri caizse “hortlamıştı”. Annem, babam ve eşim gitmemi istememişlerdi. Ancak, habercilik dürtüsü ile gitmek istedim. Tedirgindim, yollarda aramalar yapılıyordu. Nereden ne geleceği bilinmezdi. 10 Ekim’de Ankara’da patlama oldu. O sırada gazeteci kafilesiyle Urfa’dan Mardin’e geçiyorduk. Herkes telefonundan neler olduğuna bakıyordu. Annemin beni arayıp “İyi ki gitmişsin kızım, orası buradan daha güvenli. Ankara’da olsaydın şimdi sende gara haber yapmaya gidecektin.” deyişi aklımdan gitmiyor. Evet, ben şanslıydım. İş arkadaşlarım TRT çalışanı olduğu için görevleri başında birçok kişi tarafından hırpalanmıştı. Ankara’ya döndüğümde Numune Hastanesi önünden yapmamız gereken yayınları, bale gösterilerimi yaptığım Resim Heykel Müzesinin bahçesinde gizlenerek yaptım. O dönem bir haberci olarak aklımdan çıkmıyor. Onca insanın yaşadığı acıyı aktarmak, aktarabilmek için ise bir yere saklanmak… 4 senelik deneyimim de yaşadığım birçok olayın en acı vereni bu olmuştu. İleride neler olacak bilemeyiz. Benim için en inanılmaz olan ise Japonya seyahatimdi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u izlemek üzere 10 yılda bir düzenlenen bir Afet Kongresi’ne Japonya’ya gittik. Hem Tokyo’yu hem de tsunaminin vurduğu Sendai şehrini görüp gezme fırsatım oldu. Bir daha bu fırsat ne zaman ele geçer kim bilir? Ancak, beni en mutlu eden ise ekonomi programında hazırladığım “dünya turu”nda sıkça yer verdiğim Japonya Başbakanı ShinzoAbe’yi yakından görmek oldu. En merak ettiğim 2 liderden birini Japonya’da görmüştüm. Türkiye’nin G20 dönem başkanlığı nedeni ile dünya ekonomisine yön verene merkez bankalarının başkanlarını yakından görme fırsatı buldum. Onları dinleme, soru sorma şansım oldu. 4 senelik kısa meslek hayatıma daha birçok anı sığdırdım. Anlatarak bitiremeyeceğim şeyler gördüm, dinledim, duydum. Yaşadıklarım ve tecrübelerim bana hiçbir zaman bu mesleği seçtiğim için pişmanlık yaşatmadı. Bu nedenle herkes sevdiği işi yapmalı diyorum.  

Geleceğe yönelik hedefleriniz/kariyer planlarınız nelerdir?

Hayallerimin işini yapıyorum. Bu nedenle öncelikli hedefim daha iyi bir haberci olmak, daha iyi bir ekonomi muhabiri olmak. Kariyer benim için hep ilk planda yer aldı. Gazeteciler için hep “TRT bir okul” denir, bu çok doğru bir tespit. Yaptığım iş ise her daim yeni bir şeyler öğrenmeyi, gündemden geri kalmamayı gerektiriyor. Bu nedenle habercilikte öğrencilik asla bitmez. Bende bu öğrencilikten şikâyet etmeyerek, bu işi severek yapmaya devam edeceğim. Benim kalemimden çıkan haberlerin izleyici tarafından izlenmesi ya da benim anlattıklarımla izleyicinin aklında o haberin bir yer edinmesinin hazzı anlatılamaz. Haberci olmak farklı bir bakış açısı yaratıyor insanda. Farklı algılar oluşturuyor. Her taraftan sorgulamak gerekiyor konuları. Bu nedenle iyi bir haberci olmak geleceğe yönelik en büyük hatta tek hedefim.      

TOBB ETÜ Mezunlar Derneği hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Üniversiteye başlamadan önce ben ODTÜ Kolejliydim. Üniversite hayatım ile hem ODTÜ Kolejli hem de TOBB ETÜ’lü oldum. Bunların nasıl bir ayrıcalık olduğunu biliyorum. Nasıl ODTÜ’den kopamadıysam, TOBB ETÜ’den de kopamam. Kopmamamızı da TOBB ETÜ Mezunlar Derneği yaptığı çalışmalarla sağlıyor. Ayrıca, Derneğin mezunlarını kaybetmeden bir çatı altında toplaması da büyük bir aile olunmasına katkıda bulunuyor. TOBB ETÜ’den mezun olunca bağ kopmuyor, biz TOBB ailesinin bir neferleriyiz. Bizi bir çatı altında toplayan da TOBB ETÜ Mezunlar Derneği.    

Mezunlarımıza ve mezun adaylarımıza yol gösterecek olan bu röportajı bizlerle gerçekleştirdiğiniz için teşekkür eder, iş hayatınızda da başarılarınızın devamını temenni ederiz.